
İşte TOEFL sınavında kullanabileceğiniz yaygın kelimeler, Türkçe anlamları ve örnek cümleleriyle birlikte:
1. Accurate (Doğru)
- Example Sentence: “The data must be accurate to support the research conclusions.”
- Türkçe Anlamı: Verilerin araştırma sonuçlarını desteklemek için doğru olması gerekir.
2. Analyze (Analiz etmek)
- Example Sentence: “The students were asked to analyze the text and identify the main ideas.”
- Türkçe Anlamı: Öğrencilerden metni analiz etmeleri ve ana fikirleri belirlemeleri istendi.
3. Assume (Varsaymak)
- Example Sentence: “Many people assume that the climate will remain the same.”
- Türkçe Anlamı: Birçok insan iklimin aynı kalacağını varsayıyor.
4. Clarify (Açıklığa kavuşturmak)
- Example Sentence: “The teacher tried to clarify the complex concept for the students.”
- Türkçe Anlamı: Öğretmen karmaşık kavramı öğrencilere açıklığa kavuşturmaya çalıştı.
5. Conclude (Sonuçlandırmak)
- Example Sentence: “The study concluded that regular exercise improves mental health.”
- Türkçe Anlamı: Çalışma, düzenli egzersizin zihinsel sağlığı geliştirdiği sonucuna vardı.
6. Considerable (Önemli)
- Example Sentence: “The project required a considerable amount of time and effort.”
- Türkçe Anlamı: Proje önemli miktarda zaman ve çaba gerektirdi.
7. Contribute (Katkıda bulunmak)
- Example Sentence: “Volunteers contribute to the success of community events.”
- Türkçe Anlamı: Gönüllüler topluluk etkinliklerinin başarısına katkıda bulunur.
8. Convince (İkna etmek)
- Example Sentence: “The speaker convinced the audience with strong evidence.”
- Türkçe Anlamı: Konuşmacı, güçlü kanıtlarla izleyiciyi ikna etti.
9. Demonstrate (Göstermek)
- Example Sentence: “The experiment demonstrated the effects of temperature on plant growth.”
- Türkçe Anlamı: Deney, sıcaklığın bitki büyümesi üzerindeki etkilerini gösterdi.
10. Determine (Belirlemek)
- Example Sentence: “The researchers are trying to determine the cause of the problem.”
- Türkçe Anlamı: Araştırmacılar sorunun nedenini belirlemeye çalışıyorlar.
11. Distinguish (Ayırt etmek)
- Example Sentence: “It is important to distinguish between facts and opinions.”
- Türkçe Anlamı: Gerçeklerle görüşleri ayırt etmek önemlidir.
12. Emphasize (Vurgulamak)
- Example Sentence: “The teacher emphasized the importance of reading every day.”
- Türkçe Anlamı: Öğretmen, her gün okumanın önemini vurguladı.
13. Establish (Kurmak)
- Example Sentence: “The government established a new agency to address environmental concerns.”
- Türkçe Anlamı: Hükümet, çevresel kaygıları ele almak için yeni bir ajans kurdu.
14. Expand (Genişletmek)
- Example Sentence: “The company plans to expand its operations internationally.”
- Türkçe Anlamı: Şirket, faaliyetlerini uluslararası alanda genişletmeyi planlıyor.
15. Indicate (Belirtmek)
- Example Sentence: “Research indicates that a healthy diet improves overall well-being.”
- Türkçe Anlamı: Araştırma, sağlıklı bir diyetin genel sağlık durumunu iyileştirdiğini belirtiyor.
16. Interpret (Yorumlamak)
- Example Sentence: “The students were asked to interpret the results of the experiment.”
- Türkçe Anlamı: Öğrencilerden deneyin sonuçlarını yorumlamaları istendi.
17. Justify (Gerekçelendirmek)
- Example Sentence: “You need to justify your argument with solid evidence.”
- Türkçe Anlamı: Argümanınızı sağlam kanıtlarla gerekçelendirmeniz gerekir.
18. Maintain (Sürdürmek)
- Example Sentence: “It is essential to maintain a balanced diet for good health.”
- Türkçe Anlamı: İyi sağlık için dengeli bir diyeti sürdürmek çok önemlidir.
19. Observe (Gözlemlemek)
- Example Sentence: “Scientists observed the behavior of animals in their natural habitat.”
- Türkçe Anlamı: Bilim insanları, hayvanların doğal ortamlarındaki davranışlarını gözlemledi.
20. Predict (Tahmin etmek)
- Example Sentence: “Economists predict a rise in unemployment rates next year.”
- Türkçe Anlamı: Ekonomistler gelecek yıl işsizlik oranlarında bir artış öngörüyorlar.
21. Propose (Önermek)
- Example Sentence: “The committee proposed several solutions to the issue.”
- Türkçe Anlamı: Komite soruna birkaç çözüm önerdi.
22. Summarize (Özetlemek)
- Example Sentence: “At the end of the lecture, the professor summarized the key points.”
- Türkçe Anlamı: Dersin sonunda, profesör ana noktaları özetledi.
23. Sufficient (Yeterli)
- Example Sentence: “The project needs sufficient funding to be successful.”
- Türkçe Anlamı: Projenin başarılı olması için yeterli finansmana ihtiyacı var.
24. Support (Desteklemek)
- Example Sentence: “The evidence supports the theory presented in the study.”
- Türkçe Anlamı: Kanıt, çalışmada sunulan teoriyi destekliyor.
25. Transform (Dönüştürmek)
- Example Sentence: “Technology has transformed the way we communicate with each other.”
- Türkçe Anlamı: Teknoloji, birbirimizle iletişim kurma şeklimizi dönüştürdü.
26. Acquire (Edinmek)
- Example Sentence: “Students acquire new skills by practicing regularly.”
- Türkçe Anlamı: Öğrenciler düzenli olarak pratik yaparak yeni beceriler edinirler.
27. Acknowledge (Kabul etmek)
- Example Sentence: “The author acknowledged the contributions of his colleagues.”
- Türkçe Anlamı: Yazar, meslektaşlarının katkılarını kabul etti.
28. Adjust (Ayarlamak)
- Example Sentence: “It took some time to adjust to the new environment.”
- Türkçe Anlamı: Yeni ortama alışmak biraz zaman aldı.
29. Anticipate (Beklemek, Tahmin etmek)
- Example Sentence: “The company anticipates an increase in sales next quarter.”
- Türkçe Anlamı: Şirket, gelecek çeyrekte satışlarda artış bekliyor.
30. Attain (Elde etmek)
- Example Sentence: “She worked hard to attain her goals.”
- Türkçe Anlamı: Hedeflerine ulaşmak için çok çalıştı.
31. Capable (Yetenekli)
- Example Sentence: “She is capable of managing multiple tasks at once.”
- Türkçe Anlamı: Aynı anda birden fazla görevi yönetme yeteneğine sahip.
32. Challenge (Meydan okumak, Zorluk)
- Example Sentence: “Climbing the mountain was a significant challenge.”
- Türkçe Anlamı: Dağa tırmanmak önemli bir zorluktu.
33. Commit (Adamak)
- Example Sentence: “He is committed to improving his English skills.”
- Türkçe Anlamı: İngilizce becerilerini geliştirmeye kendini adamış durumda.
34. Comprehend (Anlamak)
- Example Sentence: “It’s important to comprehend the full meaning of the text.”
- Türkçe Anlamı: Metnin tam anlamını anlamak önemlidir.
35. Conceive (Tasarlamak)
- Example Sentence: “The project was conceived as a way to help students.”
- Türkçe Anlamı: Proje, öğrencilere yardım etmenin bir yolu olarak tasarlandı.
36. Confront (Yüzleşmek)
- Example Sentence: “The team had to confront several challenges during the project.”
- Türkçe Anlamı: Takım proje sırasında birkaç zorlukla yüzleşmek zorunda kaldı.
37. Contradict (Çelişmek)
- Example Sentence: “The witness’s statements contradict the evidence.”
- Türkçe Anlamı: Tanığın ifadeleri kanıtlarla çelişiyor.
38. Convey (İletmek)
- Example Sentence: “The author successfully conveyed his message to the audience.”
- Türkçe Anlamı: Yazar, mesajını izleyicilere başarıyla iletti.
39. Devote (Adamak)
- Example Sentence: “She devoted her time to helping others.”
- Türkçe Anlamı: Zamanını başkalarına yardım etmeye adadı.
40. Diminish (Azaltmak)
- Example Sentence: “The medication helped diminish the pain.”
- Türkçe Anlamı: İlaç ağrıyı azaltmaya yardımcı oldu.
41. Distribute (Dağıtmak)
- Example Sentence: “The company distributes its products worldwide.”
- Türkçe Anlamı: Şirket, ürünlerini dünya çapında dağıtıyor.
42. Dominate (Hakim olmak)
- Example Sentence: “A few large companies dominate the market.”
- Türkçe Anlamı: Piyasaya birkaç büyük şirket hakim durumda.
43. Enhance (Geliştirmek)
- Example Sentence: “The new technology enhances productivity.”
- Türkçe Anlamı: Yeni teknoloji, verimliliği artırıyor.
44. Ensure (Sağlamak)
- Example Sentence: “Proper planning ensures the success of a project.”
- Türkçe Anlamı: Doğru planlama bir projenin başarısını sağlar.
45. Establish (Kurmak)
- Example Sentence: “The government established new regulations to control pollution.”
- Türkçe Anlamı: Hükümet, kirliliği kontrol etmek için yeni düzenlemeler kurdu.
46. Evaluate (Değerlendirmek)
- Example Sentence: “The teacher evaluated the students’ performance.”
- Türkçe Anlamı: Öğretmen, öğrencilerin performansını değerlendirdi.
47. Expand (Genişletmek)
- Example Sentence: “The company plans to expand its business overseas.”
- Türkçe Anlamı: Şirket, işini yurt dışında genişletmeyi planlıyor.
48. Generate (Üretmek)
- Example Sentence: “The new policy is expected to generate more revenue.”
- Türkçe Anlamı: Yeni politikanın daha fazla gelir üretmesi bekleniyor.
49. Implement (Uygulamak)
- Example Sentence: “The government plans to implement new regulations next year.”
- Türkçe Anlamı: Hükümet, gelecek yıl yeni düzenlemeleri uygulamayı planlıyor.
50. Imply (İma etmek)
- Example Sentence: “Her silence implied that she was not happy with the decision.”
- Türkçe Anlamı: Sessizliği, karardan memnun olmadığını ima etti.
51. Incorporate (Dahil etmek)
- Example Sentence: “The new design incorporates advanced technology.”
- Türkçe Anlamı: Yeni tasarım, gelişmiş teknolojiyi içeriyor.
52. Infer (Çıkarmak, Sonuç çıkarmak)
- Example Sentence: “From his tone, I inferred that he was disappointed.”
- Türkçe Anlamı: Tonundan, hayal kırıklığına uğradığını çıkardım.
53. Initiate (Başlatmak)
- Example Sentence: “The company initiated a new marketing campaign.”
- Türkçe Anlamı: Şirket, yeni bir pazarlama kampanyası başlattı.
54. Insight (Anlayış, Kavrayış)
- Example Sentence: “His book provides valuable insights into human behavior.”
- Türkçe Anlamı: Kitabı, insan davranışları hakkında değerli anlayışlar sunuyor.
55. Interact (Etkileşimde bulunmak)
- Example Sentence: “The students were encouraged to interact with their peers during the discussion.”
- Türkçe Anlamı: Öğrencilerin tartışma sırasında akranlarıyla etkileşimde bulunmaları teşvik edildi.
56. Justify (Gerekçelendirmek)
- Example Sentence: “He tried to justify his decision with logical arguments.”
- Türkçe Anlamı: Kararını mantıklı argümanlarla gerekçelendirmeye çalıştı.
57. Modify (Değiştirmek)
- Example Sentence: “The software was modified to meet the users’ needs.”
- Türkçe Anlamı: Yazılım, kullanıcıların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde değiştirildi.
58. Neglect (İhmal etmek)
- Example Sentence: “She neglected her duties, which led to several problems.”
- Türkçe Anlamı: Görevlerini ihmal etti, bu da birçok soruna yol açtı.
59. Obtain (Elde etmek)
- Example Sentence: “The students obtained excellent results in the exam.”
- Türkçe Anlamı: Öğrenciler sınavda mükemmel sonuçlar elde ettiler.
60. Perceive (Algılamak)
- Example Sentence: “People perceive colors differently based on their surroundings.”
- Türkçe Anlamı: İnsanlar, çevrelerine bağlı olarak renkleri farklı algılarlar.
61. Persist (Israr etmek)
- Example Sentence: “If you persist in your efforts, you will eventually succeed.”
- Türkçe Anlamı: Çabalarında ısrar edersen, sonunda başarılı olacaksın.
62. Predict (Tahmin etmek)
- Example Sentence: “Scientists predict a rise in global temperatures.”
- Türkçe Anlamı: Bilim insanları, küresel sıcaklıklarda bir artış öngörüyorlar.
63. Prohibit (Yasaklamak)
- Example Sentence: “The law prohibits smoking in public places.”
- Türkçe Anlamı: Kanun, kamuya açık yerlerde sigara içmeyi yasaklar.
64. Promote (Teşvik etmek)
- Example Sentence: “The government is promoting healthy eating among children.”
- Türkçe Anlamı: Hükümet, çocuklar arasında sağlıklı beslenmeyi teşvik ediyor.
65. Pursue (Peşinden gitmek)
- Example Sentence: “She decided to pursue a career in medicine.”
- Türkçe Anlamı: Tıpta bir kariyer yapmayı seçti.
66. Reinforce (Pekiştirmek)
- Example Sentence: “The new law reinforces the importance of public safety.”
- Türkçe Anlamı: Yeni yasa, kamu güvenliğinin önemini pekiştiriyor.
67. Reluctant (İsteksiz)
- Example Sentence: “She was reluctant to share her opinion in the meeting.”
- Türkçe Anlamı: Toplantıda fikrini paylaşmaya isteksizdi.
68. Require (Gerektirmek)
- Example Sentence: “This job requires excellent communication skills.”
- Türkçe Anlamı: Bu iş, mükemmel iletişim becerileri gerektirir.
69. Reside (İkamet etmek)
- Example Sentence: “They reside in a quiet neighborhood outside the city.”
- Türkçe Anlamı: Şehir dışında sessiz bir mahallede ikamet ediyorlar.
70. Restrict (Sınırlamak)
- Example Sentence: “The government imposed measures to restrict travel during the pandemic.”
- Türkçe Anlamı: Hükümet, pandemi sırasında seyahati sınırlamak için önlemler aldı.
71. Reveal (Ortaya çıkarmak)
- Example Sentence: “The study revealed surprising results.”
- Türkçe Anlamı: Çalışma, şaşırtıcı sonuçlar ortaya çıkardı.
72. Revise (Gözden geçirmek)
- Example Sentence: “The students revised their essays before submitting them.”
- Türkçe Anlamı: Öğrenciler, denemelerini teslim etmeden önce gözden geçirdiler.
73. Signify (Anlamına gelmek)
- Example Sentence: “A red light signifies that you must stop.”
- Türkçe Anlamı: Kırmızı ışık, durmanız gerektiği anlamına gelir.
74. Specify (Belirtmek)
- Example Sentence: “The instructions specify the correct procedure.”
- Türkçe Anlamı: Talimatlar doğru prosedürü belirtir.
75. Sustain (Sürdürmek)
- Example Sentence: “The economy sustained growth throughout the year.”
- Türkçe Anlamı: Ekonomi yıl boyunca büyümeyi sürdürdü.
76. Tolerate (Hoşgörmek)
- Example Sentence: “The school does not tolerate bullying.”
- Türkçe Anlamı: Okul, zorbalığı hoşgörmez.
77. Transform (Dönüştürmek)
- Example Sentence: “Technology has transformed the way we communicate.”
- Türkçe Anlamı: Teknoloji, iletişim şeklimizi dönüştürdü.
78. Transmit (Aktarmak)
- Example Sentence: “The virus is transmitted through close contact.”
- Türkçe Anlamı: Virüs, yakın temas yoluyla bulaşır.
79. Undermine (Zayıflatmak)
- Example Sentence: “His actions undermined the authority of the leader.”
- Türkçe Anlamı: Onun eylemleri, liderin otoritesini zayıflattı.
80. Utilize (Kullanmak)
- Example Sentence: “The company utilizes advanced technology to improve efficiency.”
- Türkçe Anlamı: Şirket, verimliliği artırmak için gelişmiş teknolojiyi kullanır.
81. Verify (Doğrulamak)
- Example Sentence: “The data needs to be verified before publication.”
- Türkçe Anlamı: Verilerin yayınlanmadan önce doğrulanması gerekir.
82. Violate (İhlal etmek)
- Example Sentence: “The company was fined for violating environmental regulations.”
- Türkçe Anlamı: Şirket, çevre düzenlemelerini ihlal ettiği için para cezasına çarptırıldı.
83. Yield (Üretmek, Verim sağlamak)
- Example Sentence: “The research yielded promising results.”
- Türkçe Anlamı: Araştırma, umut verici sonuçlar verdi.
84. Adapt (Uyum sağlamak)
- Example Sentence: “She quickly adapted to the new work environment.”
- Türkçe Anlamı: Yeni iş ortamına hızla uyum sağladı.
85. Adopt (Benimsemek)
- Example Sentence: “Many companies have adopted new technologies.”
- Türkçe Anlamı: Birçok şirket yeni teknolojileri benimsedi.
86. Affect (Etkilemek)
- Example Sentence: “The weather can affect your mood.”
- Türkçe Anlamı: Hava durumu ruh halinizi etkileyebilir.
87. Appropriate (Uygun)
- Example Sentence: “It is important to use appropriate language in academic writing.”
- Türkçe Anlamı: Akademik yazılarda uygun dil kullanmak önemlidir.
88. Conclude (Sonuçlandırmak)
- Example Sentence: “The study concluded that exercise improves mental health.”
- Türkçe Anlamı: Çalışma, egzersizin zihinsel sağlığı iyileştirdiği sonucuna vardı.
89. Constrain (Kısıtlamak)
- Example Sentence: “Budget constraints limited the scope of the project.”
- Türkçe Anlamı: Bütçe kısıtlamaları projenin kapsamını sınırladı.
90. Controversy (Tartışma, Anlaşmazlık)
- Example Sentence: “The new law sparked a controversy among the public.”
- Türkçe Anlamı: Yeni yasa, halk arasında tartışmaya yol açtı.
91. Conventional (Geleneksel)
- Example Sentence: “He prefers conventional methods over modern ones.”
- Türkçe Anlamı: Geleneksel yöntemleri modern olanlara tercih eder.
92. Distinct (Farklı)
- Example Sentence: “The two theories are distinct from each other.”
- Türkçe Anlamı: İki teori birbirinden farklıdır.
93. Emerge (Ortaya çıkmak)
- Example Sentence: “A new theory has emerged in recent years.”
- Türkçe Anlamı: Son yıllarda yeni bir teori ortaya çıktı.
94. Enable (Olanak sağlamak)
- Example Sentence: “This tool enables users to create detailed reports.”
- Türkçe Anlamı: Bu araç, kullanıcılara ayrıntılı raporlar oluşturmalarını sağlar.
95. Inevitable (Kaçınılmaz)
- Example Sentence: “Change is inevitable in a fast-paced world.”
- Türkçe Anlamı: Hızla değişen bir dünyada değişim kaçınılmazdır.
96. Impose (Zorlamak, Dayatmak)
- Example Sentence: “The government imposed new taxes on luxury goods.”
- Türkçe Anlamı: Hükümet, lüks mallara yeni vergiler dayattı.
97. Integrate (Bütünleştirmek)
- Example Sentence: “The company aims to integrate sustainability into its operations.”
- Türkçe Anlamı: Şirket, sürdürülebilirliği operasyonlarına entegre etmeyi amaçlıyor.
98. Minimize (En aza indirmek)
- Example Sentence: “The company is working to minimize its environmental impact.”
- Türkçe Anlamı: Şirket, çevresel etkisini en aza indirmeye çalışıyor.
99. Presume (Varsaymak)
- Example Sentence: “I presumed that you would attend the meeting.”
- Türkçe Anlamı: Toplantıya katılacağını varsaydım.
100. Subsequent (Sonraki)
- Example Sentence: “Subsequent studies confirmed the initial findings.”
- Türkçe Anlamı: Sonraki çalışmalar, ilk bulguları doğruladı.
Bu kelimeler, TOEFL sınavı sırasında akademik düzeyde yazma ve konuşma becerilerinizde etkili bir şekilde kullanmanıza yardımcı olacaktır.
0 Comments