
İngilizce deyimler (idioms), günlük konuşmalarda, dizilerde, sınavlarda ve iş hayatında sıkça karşımıza çıkar. Bu yazıda, en yaygın 30 İngilizce deyim, Türkçe anlamları, örnek cümleleri ve kısa açıklamalarıyla birlikte yer alıyor. Bu liste özellikle İngilizce öğrenenler, YDS/YÖKDİL/IELTS gibi sınavlara hazırlananlar için oldukça faydalıdır.
1. Break the ice
Türkçesi: Ortamı yumuşatmak, buzları eritmek
Açıklama: Yeni tanışan insanlar arasında samimi bir atmosfer oluşturmak anlamında kullanılır.
Örnek: He told a joke to break the ice at the party.
(Partide ortamı yumuşatmak için bir şaka yaptı.)
2. Hit the books
Türkçesi: Ders çalışmak
Açıklama: Ciddi şekilde ders çalışmaya başlamak anlamına gelir.
Örnek: I need to hit the books tonight.
(Bu gece ders çalışmam gerek.)
3. Let the cat out of the bag
Türkçesi: Sırrı ağzından kaçırmak
Açıklama: Gizli bir bilgiyi istemeden söylemek.
Örnek: He let the cat out of the bag about the surprise.
(Sürprizle ilgili sırrı ağzından kaçırdı.)
4. Piece of cake
Türkçesi: Çocuk oyuncağı, çok kolay
Açıklama: Yapılması çok kolay bir işi ifade eder.
Örnek: This exam was a piece of cake!
(Bu sınav çocuk oyuncağıydı!)
5. Under the weather
Türkçesi: Kötü hissetmek, hasta gibi olmak
Açıklama: Fiziksel ya da ruhsal olarak kendini iyi hissetmemek.
Örnek: I’m feeling under the weather today.
(Bugün kendimi kötü hissediyorum.)
6. Burn the midnight oil
Türkçesi: Sabahlara kadar çalışmak
Açıklama: Gece geç saatlere kadar ders çalışmak ya da iş yapmak.
Örnek: We burned the midnight oil before the exam.
(Sınavdan önce sabahlara kadar çalıştık.)
7. Bite the bullet
Türkçesi: Dişini sıkmak, zorluğa katlanmak
Açıklama: Zor ya da acı veren bir durumu kabullenmek.
Örnek: She bit the bullet and paid the fine.
(Dişini sıktı ve cezayı ödedi.)
8. Once in a blue moon
Türkçesi: Çok nadiren
Açıklama: Neredeyse hiç olmayan bir şey için kullanılır.
Örnek: He visits us once in a blue moon.
(Bizi çok nadiren ziyaret eder.)
9. Cost an arm and a leg
Türkçesi: Çok pahalı olmak
Açıklama: Bir şeyin aşırı pahalı olduğunu belirtir.
Örnek: That watch cost an arm and a leg.
(O saat bir servete mal oldu.)
10. Spill the beans
Türkçesi: İtiraf etmek, sırrı açıklamak
Açıklama: Gizli bir bilgiyi söylemek.
Örnek: He spilled the beans about the plan.
(Plan hakkında her şeyi söyledi.)
11. Kick the bucket
Türkçesi: Ölmek (argo)
Açıklama: Esprili bir şekilde “ölmek” anlamında kullanılır.
Örnek: The old man kicked the bucket last night.
(Yaşlı adam dün gece vefat etti.)
12. Hit the sack
Türkçesi: Uyumaya gitmek
Açıklama: Yatmak, dinlenmek anlamında kullanılır.
Örnek: I’m so tired, I need to hit the sack.
(Çok yorgunum, yatmam lazım.)
13. The ball is in your court
Türkçesi: Karar sende
Açıklama: Artık sorumluluk karşıdaki kişidedir.
Örnek: I’ve done my part. The ball is in your court.
(Ben üzerime düşeni yaptım, şimdi sıra sende.)
14. It’s not rocket science
Türkçesi: Abartılacak bir şey değil
Açıklama: Bir şeyin çok da karmaşık olmadığını belirtir.
Örnek: Come on, it’s not rocket science.
(Hadi ama, o kadar zor değil.)
15. Pull someone’s leg
Türkçesi: Dalga geçmek, takılmak
Açıklama: Eğlenceli bir şekilde birine şaka yapmak.
Örnek: Are you pulling my leg?
(Benimle dalga mı geçiyorsun?)
16. Break a leg
Türkçesi: Şans dilemek (tiyatro vb. için)
Açıklama: Tiyatro dünyasında ve sahne performanslarında “iyi şanslar” anlamında kullanılır.
Örnek: Break a leg! You’ll be amazing on stage.
(Şansın bol olsun! Sahnede harika olacaksın.)
17. In hot water
Türkçesi: Başını derde sokmak
Açıklama: Zor ya da sıkıntılı bir durumda olmak.
Örnek: He got in hot water for being late again.
(Yine geç kaldığı için başı derde girdi.)
18. Miss the boat
Türkçesi: Fırsatı kaçırmak
Açıklama: Zamanında harekete geçmeyerek önemli bir fırsatı kaybetmek.
Örnek: She missed the boat by not applying earlier.
(Daha erken başvurmadığı için fırsatı kaçırdı.)
19. Call it a day
Türkçesi: Günü bitirmek, işi sonlandırmak
Açıklama: Yapılan işi o gün için sonlandırmak anlamına gelir.
Örnek: Let’s call it a day and go home.
(Haydi artık bitirelim ve eve gidelim.)
20. Go the extra mile
Türkçesi: Elinden gelenin fazlasını yapmak
Açıklama: Beklenenden daha fazlasını yapmak, ekstra çaba göstermek.
Örnek: She always goes the extra mile for her students.
(Öğrencileri için her zaman fazlasını yapar.)
21. A blessing in disguise
Türkçesi: İlk başta kötü görünen ama sonradan faydalı olan şey
Açıklama: Görünüşte kötü gibi duran bir olayın olumlu sonuç vermesi.
Örnek: Losing that job was a blessing in disguise.
(O işi kaybetmek aslında hayırlı oldu.)
22. Back to the drawing board
Türkçesi: Baştan başlamak
Açıklama: Bir plan işe yaramayınca her şeye sıfırdan başlamak gerektiğini ifade eder.
Örnek: Our idea failed. It’s back to the drawing board.
(Fikrimiz işe yaramadı. Baştan başlamamız gerek.)
23. Add fuel to the fire
Türkçesi: Yangına körükle gitmek
Açıklama: Zaten gergin olan bir durumu daha da kötüleştirmek.
Örnek: His harsh words added fuel to the fire.
(Sert sözleri ortamı daha da gerdi.)
24. Get cold feet
Türkçesi: Son anda korkmak, cesaretini kaybetmek
Açıklama: Özellikle önemli bir karar öncesi tereddüt yaşamak.
Örnek: He got cold feet before the wedding.
(Düğünden önce cesaretini kaybetti.)
25. A piece of the pie
Türkçesi: Pay sahibi olmak
Açıklama: Bir projeden ya da gelirden pay almak istemek.
Örnek: He wants a piece of the pie too.
(O da pastadan pay almak istiyor.)
26. Hit the nail on the head
Türkçesi: Nokta atışı yapmak, tam üstüne basmak
Açıklama: Durumu ya da sorunu doğru bir şekilde tespit etmek.
Örnek: You hit the nail on the head with that comment.
(O yorumla tam üstüne bastın.)
27. Let someone off the hook
Türkçesi: Birini cezadan kurtarmak
Açıklama: Sorumluluğunu affetmek ya da görmezden gelmek.
Örnek: The teacher let him off the hook this time.
(Bu sefer öğretmeni onu affetti.)
28. On the same page
Türkçesi: Aynı fikirde olmak
Açıklama: Ortak anlayışa varmak, uzlaşmak.
Örnek: We’re finally on the same page about the plan.
(Nihayet plan konusunda aynı fikirdeyiz.)
29. Burn bridges
Türkçesi: Köprüleri yakmak, ilişkileri tamamen bitirmek
Açıklama: Bir kişiyle ya da grupla ilişkiyi geri dönülmeyecek şekilde koparmak.
Örnek: Don’t burn bridges with your old boss.
(Eski patronunla köprüleri yakma.)
30. By the book
Türkçesi: Kurallara uygun şekilde
Açıklama: Hiçbir detayı atlamadan, tamamen kurallara göre hareket etmek.
Örnek: She always does things by the book.
(Her şeyi kurallarına göre yapar.)
🎯
Bu 30 İngilizce deyim, hem günlük yaşamda hem de sınavlarda sıkça karşılaşabileceğiniz ifadelerdir. Deyimlerle İngilizce bilginizi bir üst seviyeye taşıyabilir, daha doğal ve etkili konuşabilirsiniz.
Anahtar kelimeler:İngilizce deyimler
, En çok kullanılan deyimler
, İngilizce deyim listesi
, İngilizce deyim örnekleri
, İngilizce öğren
, İngilizce sınav
, YDS deyimleri
, İngilizce kalıplar
0 Comments